Gelen bir e-posta sonucu edindiğim kime ait olduğunu bilmediğim bir yazı.

Son patitoyu da attım ağzıma ve BİM’e doğru yola çıktım. Zaten iki adım  ötesi BİM. Annemin  terliklerini giyip çıkayım  dedim, kim iki saat şimdi bağcık bağlayacak.  Ama olgun bir erkek insanda eğreti duran şeylerin başında anne terliği  geliyormuş canlar, ben bunu anladım. BİM her zamanki gibi sakindi. Klima  çalışıyor ama soğutmuyordu. Nasıl bir klima  bu diyerek incelemeye  başladım. Ama görevli beni balici sandı, Çünkü ayaklarımda da acayip  terlikler altımda çamaşır suyu sıçrayıp da rengi atmış bir pijamayla pek de  güzel bir gaspçı havası veriyordum. “Abi bu klima üflemiyor galiba”  dedim. Ama cevap vermedi, işine döndü. Ben de doğruca patitoların olduğu yere  gittim. Aman Allahım bu ne güzellik. Bir sürü patito yan yana. Gel de alma.  Hemen iki paket aldım. Zaten sudan ucuz. bir de le porta almak lazımdı.  Gittim onu da aldım. Tam arkamı dönüp gidecekken tanıdık bir ses duydum.  Pek bir tanıdık. Sanki bir zamanlar kulağıma “aşkım” diye yankılanan bir ses  şimdi “süt de alalım. dost süt olsun” diyordu. Bir zamanlar kulağıma “seni seviyorum” diye yankılanan bir ses şimdi “yok muratbey kaşar alalım o daha  ucuz” diyordu. Yavaşça arkamı döndüm. Patitolar ve le porta elimden yere  düştü. Evet, eski sevgilimdi bu. Bir zamanlar sevdiğim kadındı. Bir  zamanlar el ele tutuşarak mal gibi gezdiğimiz kadın.

Şimdi nişanlısıyla BİM’e  gelmiş alışveriş yapıyordu. Bir yamanlar aşık olduğum kadındı bu. Ve  alışveriş arabasında le cola, Blume, dost süt, dost peynir, muratbey  kaşarları gibi bir sürü ürün vardı. Evet bir zamanlar uğruna canımı  verebileceğim kadındı bu. Ben şaşkınlıktan elimdekileri yere düşürünce  bunlar birden irkildi ve hemen arkasını döndü. Ben, beni görmesinler diye  hızlıca aşağıya eğildim ama lanet olası BİM’de raf diye bir şey yok ki.  Tansaş olsa arkadaki adam seni göremez ama raf yerine kolilerde ürün  sergileyen BİM sayesinde saklanamadım. Peki size sorarım. Siz arkanızı  döndüğünüzde, devekuşu gibi saklandığını sanan ama ayağında ufak numara anne  terlikleriyle sıçar gibi çömelmiş ve kıç çatalı gözüken bir adam görseniz ne  yaparsanız? İşte onlar da öyle yaptılar. Bastılar kahkahayı. Yavaş ve gurur  yıkılmışça ayağa kalktım. Le Portam mahzunca yerden bana bakıyordu. Ben gibi  yıkılmış, öylece yatıyordu. Gözlerine baktım. Le portanın değil , eski  sevgilimin. Bana baktı, mahzun bir bakış görmek isterdim ama alay ediyordu  resmen. Ayaklarıma bakıyordu. Anne terliği giymiş, parmakları ucundan çıkmış  bir ayak. Buydum işte. Sen bu adamla bir zamanlar çıkmıştın. Şimdiki sevgilin  çok iyi giyinmiş ama bir bak bakayım ona. BİM’de bu şıklık? Sence de biraz  samimiyetsiz değil mi? Ben en azından yakışıyorum buraya. İçimden geldiği  gibiyim. Böyle düşündüm ama sonra hassiktir dedim. Adam kapmış kızı, ben  de lavuk gibi pijamayla terlikle geziyorum. Kim ne yapsın  beni?  “Nasılsın görüşmeyeli?” dedim. “iyiyim” dedi. “ne güzel” dedim. “hıhı” dedi. Gittikçe gerginleşiyordu ortam. Yeni sevgilisi kıllandı mı acaba diye baktım ama “nasıl olsa bu lavuktan bir zarar gelmez” düşüncesi hasıl olduğundan  zerre S..kinde değildim herifin. Adam en ucuz kangal sucuğu seçmekle meşguldü. “niye böyle olduk biz?” der gibi baktım. “ne diyorsun?” der  gibi baktı bana. “niye böyle olduk diyorum?” der gibi tekrar baktım. “ne diyorsun anlamıyorum” der gibi tekrar baktı bana. “neyse s..ktir et” der gibi baktım. S..tir etti, alışverişe devam etti. Bir güle güle  demeden. Göz yaşlarımı saklayarak iki poşet patitoyu ve le portamı yerden aldım ve kasaya gittim. Bir de blume peçete aldım yüzlük paket, göz yaşlarımı silmek için. Kasadaki görevli yine baliciymişim gibi baktı bana, “paran var  mı” der gibi baktı bana, bana bakmasın artık kimse. Al  paranı der gibi uzattım, para üstü beklemeden çıktım ama sonra hemen geri  dönüp şahsiyetsizce aldım paranın üstünü. Tam çıkacakken fiş almayı unuttuğum aklıma geldi. Dönüp onu da aldım. Bir romantizm de yaşayamadık be. Eve giderken arkadaşım geldi yavaşça yanıma. Tek dostum,  yoldaşım, üzgün olduğumu anlayabilen tek insan. “abi bir şey diycem.  Pijamanın kıçında delik var, kıçın gözüküyor, baya bir büyük” O günden  beri evdeyim. BİM’e de kapıcıyı yolluyorum.


Tayfun Kurt

Son on beş yıldır; bildiklerimi, gördüklerimi, yaşadıklarımı siteyi ziyaret eden okuyucular ile paylaşmaktayım. Blogta; bilim ve teknoloji, bilgisayar kullanımı, İnternet, genel kültür, sanat gibi çeşitli konularda beğendiğim haberler, makaleler ve kişisel yazılarım yer almaktadır.

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir